(a)
split up ile ayni anlama gelir. separate, ayrılmak, ilgisini kesmek, (b) sona er(dir)mek, son vermek, nihayetlen(dir)mek.
The police broke up the fight. to break up a frienship/a marriage. (c) parçala(n)mak, parçalara ayrılmak, bölünmek, dağılmak, çatla(t)mak.
The ship broke up on the rocks. Frozen water will break up the bottle. (d) dağılmak, dağıtmak, sökmek, yıkmak.
The crowd broke up: Kalabalık dağıldı. (e) boz(ul)mak, haleldar etmek/olmak.
TV commercials during a dramatic presentation break up the continuity of effect. (f) (okul) tatil olmak, tatile girmek.
When does your school break up? (g) çok eğlen(dir)mek, gülmekten katıl(t)mak, kahkahaya boğmak, kendini utamayıp gülmek.
His funny story really broke me up. (h) toprağı sürmek/bellemek, (i) ıstırap çek(tir)mek, kederlen(dir)mek, üz(ül)mek.
The bad news will break him up.